21 Ağustos 2022

 Bahar Şenliği


Gündüz düşlerinin kısmen gerçekleştiği zamanlar

Gündüz düşlerinin keyfinin gıcırlığı

Dünya işçi bayramını coşkuyla anıyorken: Yıl 2022

Maltepe’de bir kadın, coşkusuna yenilerini ekliyor


Yinelenebilen bir coşkuyla: Zaman

Hep belirsiz, tam bir illüzyon!

Durum: Sağlak olmak kadar net bir libidinal enerji!

Engel: Sahiplenme duygusu, duygusal zorlantılar (Ahtapot örneği)


Bireysel etik mahkeme mesaide

Duygusal bir çok ikilem her zamanki döngüsünde

Azıcık özgürlük için talan edilebilir mi onurla korunan heykeller?

Kocaman bir soru, bulutlara tutunuyor

Sağanaklar olsa da düşmüyor ki yer yüzüne, yüzüne, yüzüme!


Her gün yürüyorum

Her yürüme yolculuğu bir silsile

Her gün, eve adım atar atmaz, duş alıyorum

Her duş bir başka silsile

Her gün biraz uyuyorum

Her uyku tam bir silsile

Hemen her gün çalışıyorum

Her çalışma mesaisi bambaşka birer, onar silsile

Penceleri aç, panjurları kapa

Sabahları erken uyan

Akşamları acık

Özbakım mühim mesele

Evi toparla

Kendini toparla!

Tüm bu tek kişilik baladlara lanet okuyorum!


Kararında yiyorum, çok içiyorum, Duygu Asena okuyorum

Kedileri çok seviyorum

Bir elektronik posta alıyorum

Silsilenin allahını yaşıyorum

Pek yemiyorum, çok içiyorum, Duygu Asena okumaya devam ediyorum.

Caddede ölmüş olan ve günlerdir mezarı cadde olan fareye üzülüyorum

Bazen özleyip, bazen kaçıyorum

Sokaktaki üç bacaklı tekiri göremediğimde. kaygılanıyorum

Minibüs şoförlerine her gün küfür sallıyorum, kullanmıyorum.

Bol bol karikatür okuyup, dudak kenarlarımdan gülümsemeler akıtıyorum

Otizmi özleyip, Türk Hava Yolları’nın bir taraflarına inciler diziyorum!

Yargılayıp insafsızca davranabilecek çok insana karşı, hiç yargılamadığım ama çok yargılandığım için hala kızıyorum

Yaptığım kadar, yapmadığım şeylerle de öz saygımı koruyorum.

Yapıyor muyum?

Yapmıyor muyum?


Üç ayda bir, 1 Mayıs İşçi bayramı kutlansın istiyorum.

Örgütlendiğimiz an -en az iki kişi olmak gerek- hedeflerimize ulaşalım diyorum.

Uzun uzun meselelerde, uzun uzun meşgul olsak istiyorum.

Ne kadar çok ayrıntı, o kadar keyif diyorum.

Simsiyah tüllü dantelli, G’li, Nutellalı ayrıntılara bayılıyorum.

Yatak başlıklarına, koltuklara, banklara, sehpalara, masalara eğlenceli anlamlar yüklüyorum

Karşılıklı sürdürülebilir enerjiye, daha çok bayılıyorum!

Ve, elbette, evrene ve evrime inanıyorum


Evren Evrim Önal

Ağustos 2022


3 Nisan 2016

uçan balonlar

uçan balonların ipleri var
küresel deliliğin ellerinde

kanım akmıyor artık deli(n)(r)diğimde



23 Eylül 2013

protokol: noninvaziv



üstümüze yapışan çilingir arzularla dingince ve dik durarak ki dayayamasınlar duvarlara
istanbul'da çok etik, çok sarmaşıklı sanrılarla, içi güzel adalarla
ve belki gerçekleşebiliriz, sev-iş sendikasına halüsinasyonlar yazabiliriz
bir yerlerde bol kahve, bol sigara içerken, ironiyi bedenlerimizde kara çikolatalarla besleyebiliriz
ve kabarmış, şişmiş damarlarımızla pullu derilerimizi takas edebiliriz


jile yerine kara bir pantolonla anlaşabiliriz bulutları görmek için kadıköy'de
ve içinde beyazlı siyahlı bir kaplan gizleyen kedi ile.
seri cinayet panterimizi bulmuş olabiliriz
içi kan..


(candy'lik ve candy'lik duygusunun gelişinde
zaman ve mekanda dağınık bütünleşmeye arzulu deneyimlerimiz: kan akışı içinde youmak(çoğul)
nesne devamlılığının şatoya doğru giden milyarlarca merdivenlerinde avuç içlerim
varoluşsal etiyolojimle cinsiyetsizliğine tutunmam ve sembolik anlatım yolum olan “çalma” davranışım: jile.)


ellere ve ayaklara geçirilebilecek denli seni ele geçirmek istediğime inanma, o ben değilim!
bacaklarımı eklemlerimden kıvırarak göğgsüne yaslayıp
ve ardımı dönerek sana aynadan yansıyıp
terli burnumu gamzelerinde gezintiye çıkararak cinayete ortak olabilirim
alnı açık cinsel karmaşa sanatçısının gözlerine sürme çektikçe
“ellerini tutup öpebilirim bordo ojelerinle
ellerin büyü, koklayabilirim pa ile..”


çok oyunlu senaryolarla, fetişlerle, arzu yüklü avangardlar..
aşırı uç kahveden olacak ölümüm
bir de uyanırken yaşadığın maniden


(dudaklarının kucaklayıcı, kavrayıcı, kapsayıcı hallerine sözlerimi konduruyorum
bir de dilinin..
kapsayan nesne ve nesnel nesne: ikili ilgi basamağı(çoğul)
candy'liğimin yalnız kalabilme kapasitesinde aksiyonsuzluk potansiyelimle
dış uyaranlarla bölünemez tinsel deneyimlerim ve düşlerim..)


ondan sonraki sayı bundan sonraki an
bir ve bir döne dolaşa kucaklaşarak iki noktaların bulaşıcılığıyla
çok saçlarım alnının sınırını çizecek
avucumu öpeceksin en tehlikelisi
bir de göbeğimden öpeceksin müftülere inat
ve kapıda çöküp, dizlerime sarılmanın mümkünatı ile burnumdan öpeceksin, kedi..


(tüm güçlülük duygumun haritasıyla yanılgılarımın fay hatlarını aşamalandırıyoruz
içimin zorluklarının gerçeklik algısı, tırtıklı: aşırı elektriklenme-yüklenme-boşalım(çoğul)
yineleyen biçimde candy'mden memnun, yinelenen biçimde candy'me yabancı..
candy'liğimizin acıkan büyülü ıslak memeleri..)


devlet dersinden izinsiz çıkacağız el ele
“burjuvazinin gizemli çekiciliği”nde tek seferde içip martinilerimizi
boş bir sınıfta tebeşir tozu sürüneceğiz, sürtüneceğiz
kokumuzun atmosfere yaydığı ısı ile erimeyi sürdüren devlet 1000a'sında
küçük ayaklarımla tebeşir dolu izler bırakacağım sana
ve parmak uçlarımdan akan minik, sarı nemli notlar
kopçalanmaya direnen akşam üstü birasının dudaklarıyla..


panparfum&i.m.



2 Temmuz 2013

k eşittir ğ

ç


ve toplama kampında dudaklar et paçalıysa ve postmodern kadastronun yürüyen botox meridyenleridir ve tıklım tıklım tinsiz siz ve kazı alanı sakallıyken ve memeler simetrik asılı ve gözlerini kör ve tiynet abiler ile ablalar ve gözlerini yok ve soluduğu an unutuyor tiradını ve sırlı camlara, hep ve lirik düzmecelerle paralel konumlanmış pusulaları yedirdiler ve cepler hiç kapalı ve varlığın çoğul biyolojik haritasındasınız ve kussaydın korktun, hep ve iç içe gizlendiniz, yok ve sanrılı kuyularda duvarlar ördü ve zincirledim harla, düş tü yok tu ve kanınızı negatiflere astı..

üzerine abanan karabasan iç gıcırdar.



bir ben, bir de ben..


ö

gözlerin amberinde yüzbin ırk balık uçuşuyor saçları kızıl, saçları atların aşkına sürtünen
tepe noktasına ulaşırken yanaklarından süzülen tutkunun dili ile
direncini özensizce saklamış uç noktalarının şuursuzluğuna kenetli tırnaklarıyla.
yel çekimine hükümran dudak kıvrımlarıyla ve tuzlu, nefis bir metamorfozla
ve hadım edilmek istenen gözenekleri kararlı bir plazmayla, RA.
bir terkediş masalıyla iğnelenmiş sırılsıklam yapışkan bir kan
bir takım varoluş hasadıyla pek bir plasenta.

haykırmaktan halsiz, kendine olasılı elektroşok dalgalarıyla
reçeteli, ölçütlü, kiremitli gömleklere tıkıştırılmış
sığınma talebinden tiksinmeli bedenine yenik bir algoritma!

yıkıla döküle ile yıka saça gelip konuyor, enzim yitiyor, doku başkalaşıyor..
parçalanmış kozaların dar koridorlarında sivri dişleriyle sağaltım söylemlerine
kemirgen kayışlar bileniyor
sıfatsız kuyular sıra beklerken çelik iplerin silüetinde
dokunmak üzre mühre metalik cadı saçmaları yağıyor gökyüzüne hengame
bulut pilav, bulut kara, bulut uykulu birkaç pıhtıya tonhane bir darphane..

kırıklarla dolu bir paçavranın kök hücrelerini iştahla yiyen ben, sen, bir ben, bir de ben..
sarmalın arka odacığındaki mağaranın asit-baz 'kadınım'ını karanlıkla pışpışlar
derken..



ba


egom kanaya kanaya seni saçlarım uzar çok renkli bayrağın ucuna
haykırdığım tenlerde ara sokaklarım, kanla, bir de
tek seferde can yakan kahküllerimi saymaya yürek bir pi sayısı olmalı bu
ekşidikçe başkan dediğim şey go tahtasında zig zag..
onurun tutumluluğundan duyduğum kafa karışıklığıyla kararan dilimin içi, içi

libidoyu tek başına eldesiz toplamana değil
oy pusulana bıraktığın parmak uçlarına inanıyorum

hiç bir şey neden siz değil..
bir de ben..
diren



23 Şubat 2013

gece kondu baykuş ile




sararmış sağ işaret parmağını kondurursa gırtlağına.

sağanaklar fışkıracaksa ard arda
koyu renk bir sığınak oturuyorsa orada
kıyısında dinginlik oynanacaksa
avuçlarıyla sımsıkı susacaksa
damıtacaksa sarhoşluğunu
antik kadehlerinden dem vuracaksa
harlayıp harlayıp gölgesini
üzerine parşömenler asacaksa
koku hafızasına haykırıp
ellerini yutacaksa
kaçak tütüne dudak koyacaksa
bir ayağını bırakıp orada
kırmızıya göz dalacaksa
kırmızıya söz koyacaksa
kırmızıya kök salacaksa

sararmış sağ işaret parmağını kondurursa gırtlağına.

görünen bir sessizlikle
bir eli fincana bir eli kalbine bakacaksa
göz bebeklerini sakınacaksa
saklana saklana ebe olacaksa
ağır ağır kusacaksa itiraflarını
tutacaksa dilini diz boyunda
sağır gibi tadacaksa
dile batan tozları sökecekse tada tada
bir başka anın anısını yapacaksa
iki küçük delilikten bakacaksa
dudaklarının kenarlarına incelikler koyacaksa
ayak parmaklarına beste yapacaksa
sevmese de kazağını çekiştirip
yola koyulacaksa
kirpiklerine inanarak ona sarılacaksa
hızla öpüp
acemice uzaklaşacaksa
kırmızıya söz saracaksa
kırmızıya göz koyacaksa
kırmızıya kök salacaksa

sararmış sağ işaret parmağını kondursa ya gırtlağına..

25 Şubat 2011

tali(m)

beni yutmaya çalışan prototipik beyaza durdum. zamanı tuttum. ürpertilerle kusacaktım, dokunurken döngünün içindeki izleme, aniden düşmeye başladığında tüm sancılar tepetaklak. alabora tekneler kıyıya yakınlaşsalar ne olacak? yine beyaz.. oturdum tam ortalarına. sırtımı kendiliğime yaslayıp, kollarımı astım netameli salınan havaya. yaratarak dinmeyen boğaz üçlemelerini, enjeksiyona kara kızıl sokuldum. perdeye doldu volta atanlar gerisin geri. bir yerlerimde gözenek olur bu fısıltılar. metaforik rastlantılara yıllarca tükürdüğüm dilimi, masaya örttüm. dudak aralarımdan kopan et parçacıklarını özgürlüklerine yaydım, kırmızı baloncuklar üfleyerek. pat pıt..

incinen “bir” duydum, ona yöneldim susayarak. ardından birkaç çığlık kahkaha tadında. bu kez “birkaç”a yöneldim, patlatıp kulaklarımı içtim. hiçliği dinmeyecek susuzluğuma övgüler saçtım, astım salkımlarına. birkaç seri cinayet arzusuyla doldu hiçliğim. kırıntılarını eşelediğim ruhunu yeniden, yeniden, yeniden öldürebilsem..

damıttım kanımı, tazeledim piçliğimi. rehabilite uzama yayılmış olan çarpaşık harfleri unuttum, noktaların tümünü yuttum yalaya yalpalaya. kübik masallar eşliğinde seramoniye pus… pençeleri yoktu ki. üç beş cümleli sabah rakısına küflü peynirler yanaşacak yine. can atan parmaklarıyla deşmek yaşanmışlık yazıtlarını. kara incinin dibine bir kara inci daha. düş(tü).

hah! o anda akmaya başladı birkaç hadımın duyargasız leşi tozluğun orta atlasına. biriktirdiler ellerinde, yanlarında, yörelerinde ne yoksa. bir çırpınmada hepsini ağızlarının kuyularına attılar. incecik haykırışlarından hemen sonra, patladılar. bol davetiyeli sayısız görsel şölen! rengine kül beğen. karşı karşı pencerelilerde patlamaları tiz çığlıklarının ertesinde okusam..

bitkin’in yanı başında farelerle birlikte uyudum. gecenin varoşlarına sürdüğüm yüzümü zamansız boşluğunda(boşluğumda) dansa kaldırabilsem..

kalktım, kaşımı gözümü çekiştirerek. anaforlarımı avuçlayıp, adım adım kaçtım. yukarı, hep yukarı… uzaklaştım mı sandım. odacıklara kök boyası sürsem..

12 Şubat 2011

...

derinlik: birbirleriyle bütünlüğü yakalayıp, tutmuş o iki(bin yıllık) kişiliği sarmalayacak
genişlik: bütünlük sarhoşluğuna denk
renk: bukalemun olgunluğunda, kara ve kara
cismi: yakıcı boşluk hissiyatında

konuk silsilesi: kesici, loş birkaç mum, delici, kum tozu, aşk, filtre, müziğin ağır tekinsiz ritmine döngüsel bach, su, kendi kendini yaratan koku, kaypak sırça ip, sağır edici şahaneliğinde kolektif “lal masallar” anlatan ses, kıyıları keskin ruh ve ruh, sabırsız beklentiye raptiye, sigara, yumuşacık baloncuklar..

heyecanla içine içine damlayan kana bandır.. yıkıcı saldırganların şevkatine ve aşkına ve tinine ve tenine, sonsuzlanmış ve ilerleyen bir aşk-ı hüzünle, sakin moleküler mutluluğu karıştır..önemli bir özenle dingin mutlulukların kan tıkırtılarını dinle, yıkıcı boşluğunu(boşluğumu) saran çok sesli ve gürültülü bir düşle..

kan revan olmuş puslu ve paslı suyun ıslak renginde
sırılsıklam ağır kanlı kırmızılar kuşanmışlar ince çelik aşk ile
bedenlerine göz kırpan sevgili kara gölgeleriyle
yağmalamadan yağmalamaktan duyarak
ve sokaklara akışkan gözlerle birer perde yayarak

akış: “sokaktaki fahişelerin aşkına ortak olmalı(yız)..”

yarasaların dansı başlayacak bir yıkıcı boşluğun(boşluğumun) etkinliğinde!

yer: ölürken bütünselliğinde uzayda uçuşan varoluşsal özlem
cismi: yıkıcı boşluk hissiyatında, süt kara..

11 Kasım 2010

perde


görüş günleri uzak, tuzak..
büyük harf talan
kübik duvarlarını metaforlarınla tuzlasan
kakao çekirdeklerinden üretilir kelimeler
ve de damıtılmış hemoglobinden 
birinden alıp diğerine enjekte..